bugün
yenile
    1. 5
      +
      -entiri.verilen_downvote
      darülelhan'ın (konservatuvarın) alaturka kısmında ud eğitimi alan neriman, mensup olmakla iftihar ettiği doğu kültürünü çok seven babası faiz bey'le on beş yaşından beri fatih semtinde oturmaktadır. yine bu semtte tanıştığı, babasına çok benzeyen ve darülelhan'da kemençe eğitimi alan şinasi ile yedi yıldır nişanlıdır. bütün mahalle, tahammül sınırlarını zorlayan bu nişanlılık ilişkisinin evlilikle bitmesini beklemektedir. ancak neriman'ın darülelhan'da tanıştığı macit, onun içinde yer etmiş batılı bir hayat yaşama isteğini uyandırır. neriman, beyoğlu'nda, harbiye'de yaşanan ışıltılı hayat tarzına imrenerek yaşadığı muhitten, evlerinden, babasından, şinasi'den ve hatta doğuyu temsil ettiğini düşündüğü kedisinden bile nefret etmeye başlar. tramvay yoluyla birbirine bağlanan ama birbiriyle bağdaşması mümkün olmayan iki semt, fatih ve harbiye, aynı coğrafyada yaşanan bir kültür ve zihin geriliminin cepheleridir. türk edebiyatının en üretken kalemi peyami safa, televizyon dizilerine de konu olan fatih-harbiye romanında toplumumuzun yaşadığı asrîleşme (çağdaşlaşma) sancılarına eşyalar, şahıslar, kurumlar ve mekânlar üzerinden ayna tutmaktadır. 1931. (tanıtım bülteninden) (bkz: ötüken neşriyat) "ah, insanlar niçin her şeyi anlayamıyorlar? beş dakika, on dakika, yarım saat kendilerini unutsalar, kendilerini karşılarındakinin yerine koysalar tam onun gibi -fakat hiç eksiksiz ve tam- onun gibi duysalar, her şey ne kadar yerli yerinde olacak. hayır! i̇llâ ki zıddiyetler, öfkeler, yanlış anlaşmalar, kıskançlıklar, inatlar, şüpheler, hâkim olmak arzuları..." "izdırabın verdiği intibah zamanlarında, kendi kendini aldatmak, başkalarını kandırmak kadar basit değildir ve insan kendi içindeki adaletten ürkmeye başlar."